İsa Mesih’in Benzetmeleri

İsa Mesih’in Benzetmeleri

İsa Mesih, öğretirken sık sık anlaşılması kolay hikayelerden ve benzetmelerden yararlanırdı. Daha derin ahlaki dersler vermek için insanlarla paylaşmak istediği derin, ruhsal hakikatleri basitleştirdi ve bunu basit, sıradan konularda öyküler anlatarak yaptı.

Burada en çok bilinen öykülerine ve anlatmak istediği ana fikirlere yer verilmiştir. Diğerlerini İncil’de bulabilirsiniz.

Kayıp Oğul – Luka 15:11-32

İsa, “Bir adamın iki oğlu vardı” dedi. “Bunlardan küçüğü babasına, ‘Baba’ dedi, ‘Malından payıma düşeni ver bana.’ Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırdı.

 

 “Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etti.  Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş gösterdi, o da yokluk çekmeye başladı. Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girdi. Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yolladı. Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyordu. Ama hiç kimse ona bir şey vermedi.

 

“Aklı başına gelince şöyle dedi: ‘Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum. Kalkıp babamın yanına döneceğim, ona, Baba diyeceğim, Tanrı’ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim. Beni işçilerinden biri gibi kabul et.’

“Böylece kalkıp babasının yanına döndü.

 

Kendisi daha uzaktayken babası onu gördü, ona acıdı, koşup boynuna sarıldı ve onu öptü.

 

Oğlu ona, ‘Baba’ dedi, ‘Tanrı’ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim.’

 

“Babası ise kölelerine, ‘Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!’ dedi. ‘Parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin! Besili danayı getirip kesin, yiyelim, eğlenelim. Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu.’ Böylece eğlenmeye başladılar.

 

“Babanın büyük oğlu ise tarladaydı. Gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun seslerini duydu. Uşaklardan birini yanına çağırıp, ‘Ne oluyor?’ diye sordu.

“O da, ‘Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili danayı kesti’ dedi.

 

“Büyük oğul öfkelendi, içeri girmek istemedi. Babası dışarı çıkıp ona yalvardı. Ama o, babasına şöyle yanıt verdi: ‘Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğlenmem için hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin. Oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin.’

 

“Babası ona, ‘Oğlum, sen her zaman yanımdasın, neyim varsa senindir’ dedi. ‘Ama sevinip eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu!’ ”

Hikayeden Çıkarılacak Ders: Baba, Tanrı’yı, küçük oğul ise Tanrı’dan ve O’nun yolundan sapan kişiyi temsil eder. Tanrı hala yolundan sapanı sever ve geri dönmesini ister ama onu zorlamaz. Oğul tövbe ettiği zaman Tanrı, oğlu affeder, onu oğlu olarak kabul eder ve dönüşünü kutlar. Büyük oğul ise iyi olduğunu sanan, Tanrı’nın emirlerini yerine getiren ama Tanrı’nın, günahkarlara olan sevgisi ve merhametinden yoksun olan kişileri temsil eder.

Ferisi ve Vergi Görevlisi – Luka 18:9-14

Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: “Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa çıktı. Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: ‘Tanrım, öbür insanlara –soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere– ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için sana şükrederim. Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.’

 

“Vergi görevlisi ise uzakta durdu, gözlerini göğe kaldırmak bile istemiyordu, ancak göğsünü döverek, ‘Tanrım, ben günahkâra merhamet et’ diyordu.

 

“Size şunu söyleyeyim, Ferisi değil, bu adam aklanmış olarak evine döndü. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir.”

Hikayeden Çıkarılacak Ders: Ferisiler, İsa Mesih döneminde yaşayan aşırı dinci insanlardı ve bütün dini kurallara uymaya çalışır, bundan da gurur duyarlardı. Vergi görevlileri ise Yahudileri ezen Romalılar için vergi toplarlardı ve sıradan insanlar, bunlardan özellikle sık sık hile yaptıkları için ve fazla para istediklerinden nefret ederlerdi. İsa Mesih, her kim onun önünde günahlarını tevazu ile fark ederse Tanrı’nın, o kişiyi kabul edip affedeceğini öğretmiştir. Ama O, her kim kendi erdemli işlerine güvenip de dini kuralların hepsine uymayan insanları hor görürse, onu ayıplar.

Çöp ve Mertek – Matta 7:1-5

“Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız. Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız. Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.

Hikayeden Çıkarılacak Ders: İnsan, başkalarının davranışlarını çok kolay eleştirse de ilk önce kendi zayıflıklarına ve günahlarına bakmalıdır.

Kayıp Koyun – Matta 18:10-14

“Bu küçüklerden birini bile hor görmekten sakının! Size şunu söyleyeyim, onların göklerdeki melekleri, göklerdeki Babam’ın yüzünü her zaman görürler.”

 

“Siz ne dersiniz? Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri yolunu şaşırsa, doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi? Size doğrusunu söyleyeyim, eğer onu bulursa, yolunu şaşırmamış doksan dokuz koyun için sevindiğinden daha çok onun için sevinir. Bunun gibi, göklerdeki Babanız da bu küçüklerden hiçbirinin kaybolmasını istemez.”

Hikayeden Çıkarılacak Ders: Tanrı, imanlı insanların halihazırda kurallara uymasından ziyade, yolundan sapmış insanların O’na geri dönmesinden memnun olur.

 

Affetmeyen Köle – Matta 18:23-35

Şöyle ki, Göklerin Egemenliği, köleleriyle hesaplaşmak isteyen bir krala benzer. Kral hesap görmeye başladığında kendisine, borcu on bin talantı bulan bir köle getirildi. Kölenin ödeme gücü olmadığından efendisi onun, karısının, çocuklarının ve bütün malının satılıp borcun ödenmesini buyurdu. 

Köle yere kapanıp efendisine, ‘Ne olur, sabret! Bütün borcumu ödeyeceğim’ dedi. Efendisi köleye acıdı, borcunu bağışlayıp onu salıverdi.

 

“Ama köle çıkıp gitti, kendisine yüz dinar borcu olan başka bir köleye rastladı. Onu yakalayıp, ‘Borcunu öde’ diyerek boğazına sarıldı. 

 

Bu köle yüzüstü yere kapandı, ‘Ne olur, sabret! Borcumu ödeyeceğim’ diye yalvardı.

 

 Ama ilk köle bunu reddetti. Gitti, borcunu ödeyinceye dek adamı zindana kapattı. Öteki köleler, olanları görünce çok üzüldüler. Efendilerine gidip bütün olup bitenleri anlattılar.

 

“Bunun üzerine efendisi köleyi yanına çağırdı. ‘Ey kötü köle!’ dedi. ‘Bana yalvardığın için bütün borcunu bağışladım. Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez miydi?’ Bu öfkeyle efendisi, bütün borcunu ödeyinceye dek onu işkencecilere teslim etti.

 

“Eğer her biriniz kardeşini gönülden bağışlamazsa, göksel Babam da size öyle davranacaktır.”

Hikayeden Çıkarılacak Ders: On bin talant -on bin altın-, bağışlayıcı Tanrı’nın affettiği devasa günahımızı temsil ediyor. Eğer, diğer insanların bize yaptıkları, kısmen küçük olan yanlışları affetmezsek (yüz dinar -yüz gümüş- gibi), Tanrı da bizim günahlarımızı affetmeyecektir.

İyi Samiriyeli – Luka 10:25-37

Bir Kutsal Yasa uzmanı İsa’yı denemek amacıyla gelip şöyle dedi: “Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras almak için ne yapmalıyım?”

 

İsa ona, “Kutsal Yasa’da ne yazılmıştır?” diye sordu. “Orada ne okuyorsun?”

 

Adam şöyle karşılık verdi: “Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün gücünle ve bütün aklınla seveceksin. Komşunu da kendin gibi seveceksin.”

 

İsa ona, “Doğru yanıt verdin” dedi. “Bunu yap ve yaşayacaksın.”

 

Oysa adam kendini haklı çıkarmak isteyerek İsa’ya, “Peki, komşum kim?” dedi.

 

İsa şöyle yanıt verdi: “Adamın biri Yeruşalim’den Eriha’ya inerken haydutların eline düştü. Onu soyup dövdüler, yarı ölü bırakıp gittiler. Bir rastlantı olarak o yoldan bir kâhin geçiyordu. Adamı görünce yolun öbür yanından geçip gitti. Bir Levili de oraya varıp adamı görünce aynı şekilde geçip gitti. O yoldan geçen bir Samiriyeli ise adamın bulunduğu yere gelip onu görünce, yüreği sızladı. Adamın yanına gitti, yaralarının üzerine yağla şarap dökerek sardı. Sonra adamı kendi hayvanına bindirip hana götürdü, onunla ilgilendi. Ertesi gün iki dinar çıkararak hancıya verdi. ‘Ona iyi bak’ dedi, ‘Bundan fazla ne harcarsan, dönüşümde sana öderim.’

 

“Sence bu üç kişiden hangisi haydutlar arasına düşen adama komşu gibi davrandı?”

 

Yasa uzmanı, “Ona acıyıp yardım eden” dedi.

 

İsa, “Git, sen de öyle yap” dedi.

Hikayeden Çıkarılacak Ders: Yahudiler, Samiriyeliler’den nefret ederlerdi. Buna rağmen hikayede gerçek sevgi Samiriyeli tarafından gösterildi. Bu benzetmede İsa Mesih, diğer insanlara gösteren gerçek sevginin, en derin ön yargıları bile kıracak pratik bir şekilde ifade edildiğini söyledi.

FOTOLAR

1 İsa konuşuyor // Lumo Project izniyle

2 İsa öğrencileri ile yürüyor // Lumo Project izniyle